Haberlerde okuyunca kafam karıştı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ABD Başkanı Donald Trump’la yaptığı görüşmeden bahsediyor: “Dün gece Trump diyor ki, ‘Burada Putin’in ne beklentisi var? Ne isteği var?’ ‘Kamışlı’da petrol olayı var’ dedim. ‘Orada petrol var mı?’ dedi. ‘Var ama Deyrizor kadar değil’ dedim.”
Bunları duyunca “Acaba bir şey mi kaçırdım” diye düşündüm.
Suriye’deki iç savaş neredeyse on yıldır sürmekte. Rusya, ABD, Türkiye, İran, İsrail, Suudi Arabistan, Katar ve daha pek çok ülke doğrudan ya da dolaylı olarak bu savaşın içinde.
Suriye’nin sahip olduğu doğal kaynaklar bu ülkelerin orada bulunmalarının nedeni olabilir mi?
Bir daha düşünmekte yarar var.
KAYNAK FAKİRİ BİR ÜLKE
Suriye’nin bilinen ham petrol rezervi 350 milyon ton, yani 2,5 milyar varil civarındadır. Toplam küresel rezerv içindeki payı yaklaşık binde 1,5 ile neredeyse ihmal edilebilir düzeydedir. ABD’nin rezervleri yüz kat, Rusya’nın kırk kat, Suudi Arabistan’ın yüz yirmi kat, Irak’ın altmış kat daha fazladır.
Üstelik Suriye petrollerinin büyük kısmı, çevresindeki diğer Orta Doğu ülkelerinin petrollerine göre daha düşük kalitelidir.
Suriye’nin tüm rezervi kadar petrolü ABD 6 ayda, Rusya 7 ayda üretmektedir.
Suriye’de iç savaş öncesinde yapılan yıllık 20 milyon ton civarındaki üretimi ABD 10 günde, Rusya 2 ayda, Türkiye 5 ayda tüketmektedir.
Suriye’nin bilinen doğal gaz rezervleri yaklaşık 300 milyar metreküp kadardır. Rusya’nın gaz rezervleri yüz elli kat, İran’ın yüz yirmi kat, ABD’nin kırk beş kat daha büyüktür.
Suriye’nin tüm doğal gaz rezervini ABD 4 ayda, Rusya 7 ayda tüketmektedir.
Suriye’nin kayda değer tek maden kaynağı, ağırlıklı olarak gübre yapımında kullanılan fosfat kayasıdır. Küresel rezervin yaklaşık yüzde 2,5’u bu ülkede bulunur. Suriye Hükümeti 2018 yılında fosfat üretimi için bir Rus şirketiyle 50 yıllık anlaşma imzalamıştır. Şirketin yılda yaklaşık 2,2 milyon ton üretim yapmayı planladığı ileri sürülmektedir. Bazı fosfat esterlerinden nükleer alanında kullanılan plütonyum ve uranyum nitratların elde edilmesi mümkündür ancak bu projenin kapsamında böyle bir amacın bulunup bulunmadığı bilinmiyor.
Suriye’nin fosfat dışında önemli bir maden rezervi bulunmamaktadır. Ne nadir toprak elementleri, ne lityum, ne kobalt, ne de kömür. Az miktarda krom, manganez, tuz, mermer, pomza ve jips ise kendisine bile zor yetecek kadardır.
Dolayısıyla elimizdeki verilere bakarsak, Suriye kaynak fakiri bir ülkedir.
RUSLAR NE İSTİYOR, ABD’NİN HEDEFİ NE?
Ancak, küresel ölçekte fazla önem taşımayan Suriye petrolleri, bu ülke ya da buradaki savaş için çok şey demektir.
İç savaş öncesinde Suriye gelirlerinin neredeyse yüzde 25’ini sağlamakta olan petrol, iç savaş boyunca orada savaşan örgütlerin finansmanına hizmet etmiştir.
2017 yılına kadar Suriye topraklarının büyük kısmını kontrol eden İŞİD, ayakta kalmasını petrol yataklarını ele geçirmesine borçludur. 2014 yılından itibaren petrol satışlarından yılda neredeyse yarım milyar dolar gelir elde eden İŞİD, savaşın maliyetlerini bu gelirlerden karşılamış, sahaların kontrolünü kaybettiğinde ise daha fazla tutunamamıştır.
Suriye’nin doğu ve kuzeydoğusundaki petrol ve gaz sahalarının kontrolü 2017 yılından itibaren İŞİD’den ABD destekli PYD-YPG’ye geçmiştir. Suriye petrollerinin en büyük ve en verimli bölümüne sahip olan örgüt, buradan ürettiği petrolü büyük oranda Irak ve Suriye hükümetlerine satarak savaşın finansmanını sağlamıştır. Son dönemde, Barış Pınarı harekâtıyla Kuzey Suriye’de toprak kaybeden PYD-YPG, kuzeydoğu Suriye’deki petrol yataklarının önemli bölümünü hala kontrol etmektedir.
Rusların beklentilerini merak eden Trump ise PYD-YPG’nin elindeki petrol sahalarını koruma gerekçesiyle bölgeye asker gönderme planına geçtiğimiz Kasım ayında onay vermiştir. Bu yılın başında Fox News’a yaptığı açıklamalarda Suriye’ye gönderilen ABD askerlerine ilişkin; “Benim için Suriye’de askerlerimizi bıraktı diyorlar. Ne yaptım biliyor musunuz? Petrolü aldım. Orada sadece petrolü alan askerlerimiz var, onlar petrolü koruyorlar” demektedir. ABD, petrol yataklarını elinde tutmakla, bir taraftan PYD-YPG’nin finansmanını kolaylaştırmakta, diğer taraftan bu sahaların Esat ya da Rusların eline geçmesini engellemektedir.
Diğer taraftan, kendi petrol sahalarına erişim konusunda çaresiz kalan Suriye rejimi, kendi petrol ihtiyacı için İran’a milyarlarca dolar borçlanmış durumdadır. Muhtemel bir pazarlık masasında, petrol yataklarının muhaliflerin elinde bir koz olarak kullanılacağını bilen Esat’ın petrolü tekrar ele geçirmek için en önemli dayanağı ise Rusya Federasyonu’dur. Geçtiğimiz yıl iki ülke arasında imzalanan ve Moskova’ya Suriye petrol ve gazı üzerinde münhasır haklar veren enerji işbirliği anlaşması bu amaca hizmet etmektedir.
ÜLKE YENİDEN İNŞA EDİLİRKEN KAYNAĞA İHTİYACI OLACAK
Sonuç olarak, Suriye petrolleri iç savaşın hem gidişatı hem de sonuçları üzerinde etkili olacak en önemli parametrelerden biridir. Ama aynı zamanda, iç savaş sonrası bu yoksul ülkenin yeniden imarı için de mutlaka gerekli olacaktır.
Suriye, doğal kaynaklar bakımından kendisine komşu diğer Orta Doğu ülkeleri kadar zengin değildir. Ancak insanlık tarihi boyunca her zaman dikkat çekici bir jeopolitik konuma sahip olmuştur. Özellikle doğusunda bulunan petrol ve gaz zengini ülkelerin Suriye üzerinden Akdeniz’e erişimleri önemli fırsatlar sunmaktadır. Mütevazı petrol ve gaz rezervlerine karşılık, sağladığı enerji geçiş yolları paha biçilmezdir. Diğer taraftan, son yıllarda Doğu Akdeniz’de yoğunlaşan petrol ve gaz aramaları Suriye’yi de yakından ilgilendirmektedir. Son keşifler, Suriye açıklarında da önemli doğal gaz yataklarının olabileceğine işaret etmektedir. Dolayısıyla, Suriye’nin geleceğini, Orta Doğu ve Doğu Akdeniz’deki enerji kaynaklarından bağımsız düşünmek mümkün değildir.
Kaynaklar: